Girişimde seninle birlikte, tarihin derinliklerine doğru ufak bir yolculuğa çıkalım. “İlk Türk kelimesi ne zaman kullanılmıştır?” sorusu, hem tarihe hem de kimliğe dair çok katmanlı bir tartışmayı mümkün kılıyor. Erkeklerin daha çok nesnel veriler ve yazılı belgeler üzerinden bakacağı; kadınların ise toplumsal, duygusal ve kimlik inşası üzerinden yaklaşımlarını da dikkate alarak, bu konuyu birlikte değerlendirelim. Belki senin de görüşlerin bu tartışmaya yeni bir boyut getirir.
Göktürk Kağanlığı ve Yazılı Belgelerde “Türk” Adı
Tarih araştırmalarında, “Türk” etnik adının resmî ve yazılı olarak kullanımı genellikle Göktürk dönemine (6.–8. yüzyıllar) dayandırılır. ([Vikipedi][1]) Bu dönemde kullanılan eski Türk yazıtlarında — özellikle Orhun Yazıtları’nda — “Türk” ya da eski biçimiyle “Türük / Türük” ifadesi görülmektedir. ([Vikipedi][1]) Bu, günümüzde hâlâ geçerli olan “Türk” kimliğinin yazılı olarak en eski örneklerinden biridir.
Yani veri odaklı yaklaşımı benimseyenler için, “Türk” adı bilinen en eski, güvenilir yazılı kaynaklarda — Orhun Yazıtları’nda — 8. yüzyılda somut bir hâl almıştır.
Daha Erken İzler: 6. Yüzyıl Parası ve “Türk‑Kağan” İfadesi
Ancak tarih sadece yazıtlarla sınırlı değil. Güncel araştırmalar, 2025 yılında yayımlanan bir bulguya göre, Özbekistan’ın Tâşkent yakınlarında 6. yüzyıla tarihlenen bir bronz parada “Türk‑Kağan” ifadesi yer alıyor. ([Türkiye Today][2]) Eğer bu bulgu doğrulanırsa, “Türk” adının yazılı belgelere geçişi Orhun Yazıtları’ndan daha da eski bir döneme taşınmış oluyor. Bu, tarihsel kimliğin ve devlet bilincinin bilinen tarihten daha erken dönemde oluştuğuna işaret edebilir. Objektif verilerle ilgilenenler için bu, önemli bir yeniden değerlendirme çağrısıdır.
Etnik Ad Olarak “Türk”: Dilbilimsel ve Antropolojik Yaklaşımlar
Dilbilimciler ve tarihçiler, “Türk” isminin kökeni konusunda farklı teoriler de sunuyor. Bazı çalışmalara göre, Çin kaynaklarında “Tu‑kue / Tu‑kueh / Tu‑kue / Turuk” gibi ifadeler, Türkleri tanımlamak için kullanılmıştır. ([Avesis][3]) Örneğin, “Tu‑kue” ifadesi 6. yüzyılda Çin kayıtlarında görülmektedir. ([Avesis][3]) Bu, “Türk” adının kullanımı ve bilinmesi açısından çok daha eski kökenlere işaret eder; ama bu erken kullanımların güncel “Türk” kimliğiyle ne ölçüde birebir örtüştüğü hâlâ tartışmalı.
Bazı teoriler, “Türk” adının kökenini eski Türkçe’deki “türemek / türük / türük” gibi sözcüklerle ilişkilendirir; bu yaklaşım, etnik adı, göçebe, yayılgan ve çoğalan bir topluluk anlayışıyla bağlantılandırır. ([misakizafer.com][4]) Bu bağlamda, “Türk” adının hem etnik hem kültürel hem de toplumsal bir kimliği temsil ettiği savunulur.
Duygusal ve Toplumsal Perspektif: “Türk” Kimliği ve Aidiyetin Evrimi
Kadınların toplumsal ve duygusal bakış açısını dikkate alırsak, “Türk” kelimesinin tarihî kökeninden çok kimliğin yolculuğu önem kazanıyor. Kimlik, yalnızca bir etiket değil — bir kültür, bir aidiyet, bir tarih — ve bu kimliğin yazılı belgelere geçişi, toplumun kendi geçmişiyle yüzleşmesi, kendini hatırlaması demek.
Dolayısıyla, 6. yüzyılda “Türk‑Kağan” yazılı bir parada görünse de; 8. yüzyılda Orhun yazıtlarında kalıcı hâle gelmiş olsa da, bu adın halk tarafından ne zaman, nasıl içselleştirildiği konusu daha karmaşık. Toplumsal hafıza, sözlü gelenekler, kuşaktan kuşağa aktarılan kimlik — bunlar yazılı belgelerden önce gelir. Belki binlerce yıldır süregelen göçebe yaşam, diller arası etkileşim, kabile bağları, toplu aidiyet hissi… Her biri “Türk” kimliğini zaman içinde şekillendirmiş olabilir.
Bu açıdan bakarsak “ilk Türk kelimesi” meselesi bir yandan tarihsel olgu; bir yandan da kimlik inşâsının psikososyal ve kültürel süreci olarak değerlendirilebilir.
Hangi Tarih Doğru? Nesnel mi, Duygusal mı?
Eğer sadece yazılı belgeler dikkate alınırsa, Orhun Yazıtları ile 8. yüzyıl güçlü bir aday.
Ama arkeolojik bulgular (6. yüzyıl para örneği vb.) bu tarihi geriye çekmeye aday.
Dilbilimsel ve etnik köken analizleri, “Türk” adının daha da eski kavim adlarına ya da göçebe lehçelere dayandığını öne sürüyor — bu da kimlik tarihinin uzun ve katmanlı olduğunu gösteriyor.
Toplumsal ve kültürel perspektiften bakılırsa, etnik adın resmi biçimi ne zaman belgelense de — kimlik hissi, topluluk bilinci çok daha eskiye dayanıyor olabilir.
Seni Düşünmeye Davet Ediyorum
Sence, “ilk Türk kelimesi” derken neyi kast etmeliyiz: yazılı belgelerde ilk kullanım mı, etnik kimliğin formasyonu mu, yoksa halkın kendini “Türk” olarak tanımladığı ilk dönem mi? Bu fark, kimlik ve tarih algımızı nasıl etkiler?
Yazıt ve para gibi somut kanıtları mı önceliklendirmeliyiz — yoksa sözlü tarih ve kültürel hafızayı mı?
“Türk” adıyla kimler sayılıyor: sadece Göktürkler mi, yoksa daha eskilerindeki göçebe topluluklar da mı?
Günümüzde kimliğini “Türk” olarak yaşayan milyonlar, bu tarihsel tartışmadan nasıl etkileniyor?
Tartışmaya senin düşüncelerinle devam edelim: Sen hangi yaklaşımı benimseyorsun?
[1]: “Türk (etimoloji) – Vikipedi”
[2]: “First coin to mention ‘Turk’? Tashkent find sheds new light on history”
[3]: “The Appearance of the Word \”Turk\”, Its Meaning and Its Pervasion”
[4]: “What Was The “Turk” Throughout History? – Misak-ı Zafer”